- 30.08.2022 09:32
- (1)
Bir süredir yazılarımızda dünya ekonomisinde bir yavaşlama olduğundan bahisle Türkiye’de de ekonomi çarklarının yavaşlayacağından bahsediyorum. Bu yavaşlama beraberinde bir takım ekonomik kararlar almayı gerektirdiği de değişmez bir gerçek. Türkiye’de alınan kararların ekonomik yavaşlamayı önlemeye yönelik olduğu herkesin malumu. Ancak alınan kararlar ve uygulamalar tıbbi ilaçların yan etkileri gibi enflasyonu hızla tırmandırdı. Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere son dönemde 1990’lı yıllara dönüş yapan enflasyon hızla toplumsal hayatı etkilemeye devam ediyor.
Enflasyonist zamanlarda alınan kararlar ve uygulanan politikalar aynı zamanda fiyat artışlarının kontrol altına alınması ve piyasa işlerliğinin devamlılığının sağlanması içindir. Türkiye’de uygulamalar ise tam tersi bir etki ile enflasyonu tırmandırdığı gibi hızla ülkenin bir durgunluğa gitmesine neden olmaktadır. Ucuz kredi yoluyla sürekli parasal genişlemenin de bir sonunun olacağı tabiidir. Fiyat artışlarının görüldüğü dönemlerde insanların refleks olarak talebinin artması yoluyla tüketim fazla gibi görünmesine karşılık insanların stok yaptığı görülmektedir. Bu durum talep enflasyonu olarak adlandırılmakta ve ülkemizde şu günlerde sıklıkla görülmektedir.
Türkiye’de şimdilerde enflasyonun sebep olduğu hayat pahalılığı toplumsal hayatın tamamını etkisi altına almıştır. Yaz dönemlerinde tarımsal ürünlerin ve turizmin etkisi ile artış hızı düşen enflasyonun sonbahar ile daha da etkileyici olacağını tahmin etmek zor değil. Türkiye’de son dönemde yaşanan alım gücünün düşmesi önümüzdeki süreçte stagflasyon yada resesyon gibi enflasyon ve durgunluk süreçlerinin tüm etkisi ile hayatımıza gireceği olgusunu karşımıza çıkarmaktadır.
Alınan önlemlerin etkisizliği mi yoksa önlemin niyeti mi doğru değil tahmin etmek zor çünkü uygulamalar alım gücünün yükseltilmesi ve bireylerin refahını yükseltmeye yönelik değil. Aynı zamanda ulusal ve uluslararası ekonomik raporlara yansıdığı kadarıyla Türkiye’nin ciddi bir durgunluğa sürüklendiği belirtiliyor. Bu durum insanların hayat şartlarını daha da zorlaştırabilir. Buna karşın tüketici elindeki imkânları harcamak yerine ihtiyatlılık gereği kenarda tutmayı tercih edecektir. Tüketim düşerken beraberinde durgunluk da kendini gösterebilir.
Bu dönemlerde ülkemizde çok da kıymeti olmayan “bilimsel araştırmalarda” bireyler açısından en doğru strateji Türk Lirası cinsinden borçlanmak ya da varlık satın almak olduğu görülmektedir. Burada elbette alınacak varlığın gayrimenkul, araç ya da başka bir ürün mü olacağına birikim sahibinin elindeki kaynağı yön verir. Unutulmamalıdır ki en önemli husus da yatırım yapan kişinin risk alma cesaretidir. Bu yörüngede;
Halen ihtiyaç duyulan ya da yakın gelecekte ihtiyaç duyulacağı bilinen ürünler vakit kaybedilmeden alınmalıdır. İhtiyaç duyulan ürünlerin fiyatlarının sürekli artış eğiliminde olması dikkate alındığında kaynaklarımız imkân verdiğince ve bir an önce alacaklarımızı almak çok mantıklı olacaktır.
Yine bu süreçte sık tüketilen ürünlerden fazlaca alarak fiyat artışlarından korunmak yerinde olacaktır. Alınan ürünün bozulmaması önemli olmakla birlikte stokunun sağlıklı yapılması en doğru olanıdır. Böylelikle fiyat artışlarından korunmak mümkün olur ve yaşam maliyetlerimizin hızı artışının önüne geçilmesi mümkün olabilir.
Bu ortamlar dar gelirli insanlar için geçim odaklı olduğundan yatırım yapmak zorlaşmıştır. Yatırım tercihlerinde farklılaşmak çeşitli kanalları taramak yerinde olacaktır. Yapılacak yatırımın enflasyon farkından ayrık tutulması en doğru olanıdır. Yapılan yatırımın reel getirisinin hesaplanmasının doğru yapılması çok önemlidir. Çünkü bugün ülkede TÜİK enflasyonu ile piyasa enflasyonu arasında önemli bir fark vardır. Hatta gerçek enflasyon için bir oran dahi söylemek zordur. Zira herkesin tüketim grubuna göre yaşadığı enflasyon farklıdır.
Yazının yorum kısmında herkesin yaşadığı enflasyonun karşılığında alınması gereken bireysel ve ekonomik önlemlerin yazılması yeni fikirlerin öğrenilmesi için yerinde olacaktır.
Yorum Yap