Ekonomi Politikalarında Yaşanan Değişimler

  • 19.11.2022 09:50
  • (1)

Uzun süredir Türkiye’de uygulandığı gözlemlenen, bize özgü, yeni ekonomi modelinin düşünsel temellerinin izini süreceğimiz herhangi bir akademik çalışma yâda veri\rapor bulunmadığından, mevcut ekonomi yönetiminin hedefledikleri ve gerçekleşenler üzerinden bugünü değerlendirmek yerinde olacaktır. Son yıllarda sıkça değişen ekonomi yönetimimiz olmasına rağmen düzensiz ve tutarsız politikalarda gösterilen istikrar aslında yönetimin değişen oyunculardan etkilenmediğinin de kanıtı olsa gerek. Her şeye rağmen modelin amacının döviz kuru ve faiz kıskacında finansal bir zemine sıkışan ekonomik gidişatın, üretim odaklı ve ihracat öncelikli bir sisteme dönüştürülmesi olduğu tahmin edilmekte ve sıklıkla beyan edilmektedir.

Ekonomik gidişatta atılan adımların var olan ekonomi tarihinde yer almaması ise iktidarın belirttiği politikaların Heterodoks olduğu tezini güçlendirmektedir. Ancak burada önemli olan hükümetin bu tür daha önce hiç denenmemiş, özünde var olana aykırı olan politikalara savrulmasının nedenleridir. Elbette Türkiye gibi bağımsız ve milletin egemenliğine dayanan yönetim şekillerinde ekonomi politikalarının tek sorumlusu hükümetlerdir ve iktidarın kendisidir.

Dünyada gelişen politik riskler ve değişen konjonktürün yanında yurtiçinde yıllardır biriken yapısal problemler, liyakatin kamudaki belirleyiciliğinin yok olması, büyümenin niteliği ve onu kısıtlayan nedenler, yönetim unsurlarının yaptığı geri dönülmez hatalar, politikalarda savrulmalar, aykırı yöntemlerle ilerlemeyi mecburi istikamet olarak belirlemiştir.  İktidar çevresinde bu durumun oluşturduğu farkındalık, geleneksel politikalardan ayrılma ya da ekonomi bakanının ifadesi ile “epistemolojik kopuş” olarak adlandırılmaktadır.

Politikaların değişmeye başladığı ya da anlamlandırılmakta güçlük yaşanan dönemlerde “Çin modeli” denen yeni ekonomi modeli cari fazlaya dayanmaktadır. Çin’in kalkınma modellerinin temelinde olan cari fazlanın hedeflendiği sıklıkla belirtilmekle beraber Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısının buna müsait olmaması en büyük engeli oluşturmuştur. Bu durum ekonomi politikalarının değiştirilmesi yerine siyasi ve idari yapının değiştirilmesi hamlelerini beraberinde getirmiş mevcut hukuki düzen aşınırken ülkede serbest piyasaya olan güven hızla düşmüştür.

Türkiye gibi büyüme için yabancı sermaye ihtiyacı yüksek olan ülkeler, gelmeyen sermaye için kendi adımlarını irdelemek yerine ülkenin gelişmesini istemeyen dış güçleri suçlamışlardır. Yıllardır ülkenin tek elden kontrol edilmesine rağmen istenen başarının elde edilemeyişi karşısında “ekonomik kurtuluş savaşı” verildiği iddiası sürekli topluma sunulmaktadır ki seçmen ekonomik bozulmayı sorgulamasın ve oy tercihini değiştirmesin. Dolayısıyla ülkede Heterodoks politikalar sanki ekonomik kurtuluş savaşının en önemli aracı gibi sunulmaktadır. Ve burada yaşanan mücadelenin mevcut politikalarla yapılamayacağı ve sıra dışı araçlar ve kontrolün tek elden yürümesi söylemleri ile mümkün olduğu topluma verilmektedir. Bu durum zamanla yönetimin marjinalleşmesi ve sertleşmesine yol açmaktadır. Öyle ki sorgulanmayan yönetici bir süre sonra kendi söylediği her şeyin hızla gerçekleşmesini istemekte ve sistemin sorgulanmasına sert tepkiler vermektedir. Halen ülkemizde yaşanan can yakıcı olayların siyasi hesabı verilmemekte ve sorgulayanlar özgürlüğünden olmaktadır. Dünyada nüfusa göre özgürlüğü kısıtlanan en çok gazeteci ülkemizde olduğu gibi dünyada nüfusuna oranla en çok cezaevi ülkemizdedir.

Ekonomi ve Maliye Bakanının sıklıkla dile getirmesi ve kendi sempatikliği ile gündem olan ülkemize özgü Heterodoks politikalar, fazlasıyla ilgi çekmeye devam ediyor. Dünyada uygulanmayan bu tür politikaların açık yüreklilikle ifade edilmesi ise bir diğer dikkat çekici durumdur. Esas görevi ülke parasının değerinin korunması olan merkez bankası, bu politika seti ile kalkınmacı bir kimliğe bürünmekte ve çizgisinin dışına çıkmaktadır. Girişimci devlet ile birlikte modern para politikaları yaklaşımları son yıllarda en çok dile getirilen ifadeler oldu. Devletin piyasa ekonomisine doğrudan müdahaleleri ekonomik gidişatta üstlenmek istediği role de ışık tutuyor. Tüm bu gelişmeler de aslında devletin ekonomik politikalarda daha fonksiyonel oluşunun zihinsel değişiminin oluşturulmaya çalışıldığının belirtileri olarak dikkati çekiyor.   

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • hasan
    hasan
    25.11.2022 17:16

    en büyük değişim benim maaşım. markette biten maaşım