Türkiye’de Asgari Ücret 2023/1

  • 24.01.2023 09:12
  • (1)

 

Çalışanların zorunlu ihtiyaçlarının karşılanma seviyesi ve işçinin emeği karşılığında verilmesi gereken en düşük ücret düzeyi olarak asgari ücret belirlenir. Ülkede çalışanların en düşük seviyedeki ücreti olan asgari ücret, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için geniş kitleler için yaşam kaynağıdır. Asgari ücretin geçim düzeyinin altında kalmaması devlet için de ayrıca önem arz etmektedir.

Asgari ücret devlet ve işveren açısından da önemli bir göstergedir. Normal şartlarda piyasada oluşan ücret dengesine devlet müdahale etmez. Ancak çalışma-ücret piyasası gelişmemiş ülkelerde devletler müdahil olmadığı zaman ücret seviyeleri geçim seviyesinin altına inmektedir. Bunun için devlet işçi ve işveren arasında bir arabulucu gibi asgari ücretin belirlenmesine yardımcı olur.

Gelişmiş ülkelerde çalışanlar içinde sendikalaşma oranı yüksek olduğundan devlet doğrudan ücretlere müdahale etmez çünkü sendikalar işveren karşısında işçinin hakkını korur. Oysa ülkemizde sendikalar işveren karşısında son derece etkisizler. Hatta işveren sendikalaşma sürecini engellemek için her yolu dener. İşçinin ise işveren karşısında hiçbir önemi yoktur. Çünkü ülkedeki işsiz sayısı o kadar fazladır ki sendikalaşmaya yönelen bir işçinin işyeri ile ilişiği hemen kesilir ve hakkını hiçbir yerde arayamaz. Elbette bu durum vasıfsız işgücü nedeniyle de yaşanmaktadır ancak işçiye vasıf kazandıran eğitimin yükü de devletin kontrolündedir. 

Gelişmiş ülkelerde devletler daima piyasayı uzaktan takip eder doğrudan müdahale etmezler. Piyasada oluşan tüm faaliyetlerin takibini ise düzenleyici ve denetleyici kurullar yapar aksaklığa ya da yolsuzluğa izin vermezler. Bunun yanında işçiler sendikalar yolu ile hakkını arar ve işveren üzerinde baskı kurar. Gerekirse greve giderek düşük olan ücret zammını talep eder. Son yıllarda ülkemizde ise devletin işçi değil de işveren yanında yer aldığı aşikârdır. Yeri geldiğinde en açık ifade ile işverene “işçilere sokağa çıkma, grev yapma yasağı getirdik” diyebilmektedir. Yaşadığını çok çabuk unutan ülkemiz dar gelirli seçmeni ise seçim zamanı yapılan yüksek zamları yeterli görmektedir.

Devletin doğrudan ücret piyasasına müdahalesi anlamına gelen asgari ücretin tespiti bazı kaynaklara göre ise piyasaya müdahale anlamına gelmektedir. İşveren çalıştırdığı işçisinin ücretini doğrudan devletin dayatması ile ödemekte ve buna razı gelmemektedir. Yapılan üretimde maliyetlerin karşılanmaması karşısında ise işveren kapasite küçültmekte, işçi çıkarmakta ya da kayıt dışı işçi çalıştırma yoluna gitmektedir.

Türkiye’de 2000’li yıllarda yaşanan bankacılık krizinin ardından kamu kurumlarında ciddi bir reform hareketi oldu. Yaşanan ekonomik buhranın etkisi ile birçok alanda düzenlemeler yapılırken bazı alanlarda köklü değişimler yaşandı. Krizden çıkmanın ilk yolu olan ülke tasarruflarını artırmak aynı zamanda az harcama ile mümkün olduğunda devlet de harcamalarını düşürme yoluna gitti. Krizin etkisi ile piyasada yaşanan işsizliğin bir an önce düşürülerek istidamın yükseltilmesi hedeflendi. Böylelikle krizin hane halkına olan etkisinin çabucak azaltılması hedeflendi. Bu çerçevede aynı yıllarda asgari ücret artışları çok düşük seviyede tutuldu. Aşağıda tabloda 2000’li yıllardan bu yana yaşanan asgari ücret artışları tablolaştırıldı. Artış oranları yanında asgari ücretin yaygın olarak kullanılan baz para dolar karşılığı da verildi.

Hazırlayan: Alparslan AKBAŞ

Tabloda verilen asgari ücret artışlarının yıllara göre oluşan dengesiz seyri dikkate değerdir. Ekonomi yönetimi tarafından sürekli vurgulanan işçinin değeri, kalkınmanın sürekli olduğu büyümenin her alanda olduğu söylemleri tamamen dönemseldir. Bu dönemler ise halkın değil yöneticinin halka olan oy ihtiyacına bağlıdır.

Son yıl yaşanan asgari ücret artışının yüzdesel oranı gözleri kamaştırırken ülkede oluşan enflasyon oranı dudakları uçuklatmaktadır. Ekonomi yönetiminin istediği enflasyon oranlarını tutturmakta mahir olan TÜİK, son yıllarda birçok personelinin işlerinden el çektirilmesiyle hedef-sonuç başarısı en üst seviyeye ulaştı.

Sürekli olarak vurgulanan GSYİH artışının dikkate alınmasını isteyen ekonomi yönetimi ülkeyi en büyük ekonomiler sıralamasında hep geriye götürdü. Dünyada en büyük 17-18 ekonomi sıralarında başlaya Türkiye halen 21 sırada bulunmakta ve 2023 yılı sonunda 22.liğe yükselmesi (ya da düşmesi) beklenmektedir.

Dünyanın birçok ülkesinde milli hasılanın tüm topluma dağıtılması hedeflenirken Türkiye’de emekçi sınıfının çoğunluğu asgari ücretle geçinmek zorunda kalmaktadır. Ve asgari ücretle çalışan işçi sayısı ülkemizde hızla artmaktadır. Ülkede oluşan milli hasılada emeğin payı son 10 yılda %45’lerden %25’lere kadar düşmüştür. Dolayısıyla asgari ücrete yapılan artışın ne oranı ne tutarı neden döviz karşısındaki değeri kimseyi kandırmamalıdır.

 

Yukarıdaki şekilde asgari ücretin Türk Lirası olarak artış seyri verilmiştir. Ekonomik istikrarın ne demek olduğu 2015 yılına kadar olan artıştan açıkça anlaşılmaktadır. Sonrasında ise kontrolden çıkan enflasyon ve kur atakları ile ülkede emeğin değeri hızla azalmaya başlamıştır.

 

Emeğin değerinin hızla azalması karşısında ekonomi yönetiminin kendine özgü politikalarıyla hiçbir önlem almaması ya da alınan önlemlerin fark edilmemesi durumu oluşmuştur. Asgari ücretin dolar karşısındaki dengesiz seyri ile Türk lirası seyrindeki önce yavaş ve sonra hızlı artış dinamiği dikkate değerdir. Burada görülen Türk Lirasının değerinin hızla düşmesidir. Uygulanmak istenen politikaların sadece seçmen karşılığı hesaplandıkça atılan adımlar olumsuz sonuçlar vermektedir.

 

Ülkede oluşan dar bir sınıf hızla varlıklarını artırırken elinde sadece emeği olan işçi sınıfı ise sadece geçimini sağlamayı ve günübirlik gıda harcamalarını düşünmektedir. 2022 yılsonu gıda enflasyonu %131 olarak hesaplanmış ve aylık artış kümülatif olarak tabloya aktarılmıştır. 2022 yılının ilk aylarında oluşan yıldızlı alan 2021 yılı gıda enflasyonu düşünüldüğünde başabaş gelmektedir. Asgari ücret artış dönemi olan temmuz ayı işçinin kaybının en az olduğu dönemdir. Ancak asgari ücret zammı sonrasında yani son aylarda oluşan yıldızın olduğu dönemde hızla maaşlar erimekte kayıplar büyümektedir. Yine bu kaybın en yüksek olduğu aralık ayında kaybın asgari ücrete eşitlenmesi ile yeni yıl başlamakta ancak maaşlardaki erime işçiye kalmaktadır. Bu döngü yıllar yılı devam etmekte ve ücret gelirlerini eritmektedir.

Ülkenin kalkınması ve büyümesi sadece asgari ücretin değil ülkedeki tüm ekonomik enstrümanların en verimli şekilde kullanılması ile mümkündür. Arzu edilen asgari ücretin doğrudan yükseltilmesi değil toplumu yoksullaştıran enflasyonun düşürülmesidir.

Gerek ülkenin büyümesi gerekse kalkınması asgari ücretin dengeli bir düzeyde belirlenmesi ülkedeki talebi artırarak uzun dönemde ekonominin canlanmasına, bu canlanma ile yaşanacak vergi artışlarının da devletin gelir kalemlerinin artmasına öncü olacaktır. Dengeli ve düzenli büyüme, ülkede her kesimi kapsayacak bir kalkınmanın da öncüsü olacaktır. 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • sade vatandaş
    sade vatandaş
    27.01.2023 19:42

    enflasyon olmuş 100 biz asgari ücret çok mu diyoruz ?