- 8.02.2023 11:21
2021 Yılının Kasım ayında ilk kez Cumhurbaşkanı tarafından telaffuz edilen Türkiye’nin Yeni Ekonomi Modeli, kötü giden ekonomik gidişat için bir umut vermeye çalışıyordu. Yine Cumhurbaşkanı tarafından “Yeni ekonomi modeliyle, yüksek faiz vererek sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz. Düşük faizle, üretimi ve ihracatı destekleyeceğiz.” denmişti. Daha önce iktisadi literatürde hiç bulunmayan ve ekonomi kitaplarında da yer almayan bu uygulama tüm dikkatleri ekonomiye çekti.
Modelin içeriği zaman geçtikçe anlaşılmaya başlanmıştı. Türk Lirasının değer kaybetmesine bağlı olarak oluşan rekabetçi döviz kurları sayesinde dış ticaret fazlası oluşacak, bu durum döviz bolluğu düşük faiz ile birlikte üretim, yatırım ve istihdamda yaşanacak artışın enflasyonu düşüreceği öngörülmüştür. Bu iddialar birçok defa resmi makamlarca ifade edildi. Yani Türk Lirasının değeri düşürülecek dolayısıyla kurlar sürekli artış eğiliminde olacak, kurlara bağlı olarak maliyet artışları yaşanacak ve fiyat artışları tüm ülkede hakim olacak. Türkiye’nin unutmuş olduğu enflasyonist süreç yeniden yaşanacak ve toplum hızlı bir yoksulluğa sürüklenerek ekonomik yapı bozulacak. Ülkenin kuruluşunun 100. yılına hazırlandığını söyleyen ekonomi yönetimi Türkiye’ye fakirleşmeyi reva gördü. Bundan çok daha anlaşılmaz olan ise seçmen tercihlerinde bu durumun fark edilememesi.
Merkez Bankası 2021 Eylül ayından itibaren faizleri düşürmeye başladı. O dönemde %19 olan politika faizi bugün %9. Yani 10 puan indirim yapıldı. Ekonominin coşması beklenirken göstergeler ve dönem sonu raporlar tam tersini göstermekte. 2022 yılının ikinci yarısında reel GSYH yatay bir seyir izlediği görülüyor. Bu durum 2022 yılının 3. ve 4. Çeyreklerinde GSYH nın azalma eğiliminde olduğunu gösterir. Verilerdeki sınırlı düşüş, artan nüfus ile birlikte değerlendirildiğinde ekonomide ciddi bir daralma olduğunu gösterir.
2021 yılında %20 lerde olan enflasyon 2022’yi %64 yakınlarda tamamladı. 2023 yılında %20 olması hedefleniyor ancak 2023 ocak ayı tüketici enflasyonu %6.65 olarak gerçekleşti. Yani yıl tahmininin dörtte biri ilk ayda gerçekleşti. Baz etkisi ile birlikte halen enflasyon %57,68. Bu durum Türkiye seviyesindeki OECD ülkelerinin çok çok üzerinde.
Ekonomide 2021 yılı son döneminde yapılan radikal değişiklikler piyasalarda yüksek enflasyonla birlikte durgunluğa neden olduğu görülmekte. 2021 yılı eylül ayında yıllık 18,4 milyar dolar olan cari açık oluşurken, bu oran 2022 eylül ayında 39,2 milyar dolar sevilerine ulaşmıştır. Oysa ilk paragrafta belirtildiği üzere yeni ekonomi modelinin asıl amacı cari işlemler dengesinin fazla vermesidir. Yani değeri düşen para birimi ile daha fazla ucuz mal satılacak ve cari fazla oluşturulacaktı ama mümkün olmadı.
Topluma faizlerin daha da düşürüldüğü ve ekonominin temel yanlışının faizli sistem olduğu vurgulanırken yapılan hatalı adımlar risk priminin daha da yükselmesine neden olmuştur. CDS Primi de denilen bu oran sürekli olarak yükselerek ülkenin yurtdışından daha da yüksek faiz oranı ile borçlanmasına neden oldu. Şöyle ki en son kamuoyuna sunulan borçlanma oranı 10,25 ile dünyada en zayıf ülkelerin borçlanma oranlarında derece yaptı.
2021 Eylül sonunda serbest piyasada dolar kuru 8,82-TL iken, 2022 eylül ayında 28,50-TL civarındadır. Bu kur artışını Kur Korumalı Mevduat ödemeleri ışığında değerlendirmek daha doğru olur. Elbette kurları sabitlemek için yüklü bir ödemeyi hazine yüklenmesine rağmen kurların tutulamamasının da bir izahı olmalı. Bu izahı gözlerindeki ışığı örnek gösteren ekonomi bakanına sormak çözümsüzlük olur.
Arzu edilen sonuçlara ulaşılmış gibi görünmüyor halen Türkiye yeni ekonomi modeli. 6 Ay uyuyup uyandığımızda bırakın coşmayı, bırakılan yerden çok daha kötü halde olduğu da aşikâr. Elbette bu durum seçime sayılı günler kala kötü bir tablo ortaya çıkarıyor. Böyle durmak olmaz eski bir siyasetçinin dediği gibi “kesenin ağzını açmak, en kötü günler için birikenleri seçmene dağıtmak lazım. Ne yapıp edip seçimi kazanmak lazım.” Kesenin ağzı açıldı sonunda. 2023 bütçesinde olmamasına rağmen, daha önce halkın elinden alınan hakları, EYT adında yıllar sonra iade edildi. Enflasyonun çok altında olmasına rağmen memur ve emekliye verilen maaş zammı önce %25 sonra %5daha ilave yapılarak %30 olarak güncellendi. Ancak son düzenleme ile “%25’de benden” ifadesi onur kırıcı bir durumdu.
2023 Bütçesinde olmamasına rağmen yapılan bu hesapsız harcamaların ekonomiyi daha da bozacağı kaçınılmaz bir durum ancak şimdiki durgunluk ortamından çıkmak piyasaya parasal bolluğu yaşatmak gerek. Ekonomiyi şimdi canlandırmanın bedelini de alınan öngörülmeyen kararların sonuçları da seçmene seçimden sonra yüklenecektir. Piyasaya canlılık kazandırmak için atılan en son adım da konut kredilerinde yeni kampanya oldu. Üretim yapan birçok sektör krediye ulaşamazken üretimde olmayan bir sektörü canlandırmak kısa vadede suni yöntemlerle piyasayı rahatlatan bir adım olacak. Burada kredi politikasıyla oluşan paranın döviz talebi oluşturması yeni açmazları beraberinde getirebilir. Örneklerde olduğu üzere geçici önlemlerin çokluğu ekonomimizi daha da kırılgan yaparken eldeki çok kısıtlı olan birikimlerinde erimesi anlamına geliyor. Birikim deyince akıllara birikmiş bir varlık gelmesin. Artık TCMB dış ülkelerden borçlanarak kendine hareket alanı açıyor. Dolayısıyla Merkez Bankasının rezervlerinden bahsederken eksi rezervler deniyor. Yani borç alınan kaynaklar.
Tüm bu adımlar ise ekonomide yeniden şahlanış olarak adlandırılınca tabi ki elde ısıracak parmak kalmıyor. İnşallah en kısa sürede toplum rüyadan uyanır ve kendi geleceğini tekrar düşünür. Rasyonel olarak kendi çıkarının ve toplumsal çıkarların örtüştüğü bir beklenti içinde siyasetçileri irdelemeye başlar. Zira siyasetçi daima irdelenmeli asla sahip çıkılarak savunma haline girilmemelidir. Aksi halde ekonomideki bu ahvali coşku olarak bize anlatmakta ar etmezler…
Yorum Yap