Yaralar Sarılıyor !!!

  • 18.03.2023 15:05
  • (2)

 

6 Şubatta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden bir aydan fazla süre geçti. Ülkemizin yaşadığı deprem afetlerinin en yıkıcısı gerçekleşen bölgede acılar halen taze. Büyüklerin dediği gibi ateş düştüğü yeri yakıyor. Seçimlerin hızla yanaştığı ülkemizde gündem sürekli başka konulara kayıyor.

İlk günden itibaren “ulaşılamayan yer kalmadı” tarafında her şey yerli yerinde, olması gerektiği gibi, depremin yıkıcılığına karşın elden gelen tüm imkânların kullanıldığı yönünde. Aş evleri, çadır kentler, konteynırlar ivedilikle hallolmuş görünüyor. En mahir olduğumuz konut projeleri ise doludizgin.

Aynı depremin yaşandığı bazı bölgelerde ise acil ihtiyaçların dahi karşılanamadığı, halen çadır dahi ulaşmamış ailelerin olduğu haberleri sosyal medyadan iletiliyor. Yakınlarının enkaz altında yardım çığlıkları ile can vermesi karşısında yardım etmesi gereken kurumların olmadığını söyleyen depremzedelere kolluk kuvvetlerinin işlem yaptığı yine gelen haberler arasında yerini alıyor. Ölenlerin, cenazesi bulunamayanların ve yaralıların sayısı hakkında çeşitli bilgiler var ama netlik yok.

Daha önce yaşanan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinde vefat eden insanların sayıları her gün kümülatif olarak verilirken ki sayı ile bugün büyük felaket olarak adlandırılan depremle yaşanan vefatların sayıları karşılaştırıldığında, daha önce verilen covid-19 vefat sayılarının aynı olmadığını da ortaya çıkmış oldu. Muhakkak bir açıklaması vardır ama her açıklama yaşanan afetler karşısındaki yapılan açıklamaların tutarsızlığını daha da artırıyor. Yıkılan bina sayılarının vefat sayıları hakkında oluşturduğu tahmini rakamlar, verilen sayılarla uyuşmuyor.

Yaşanan çelişkili açıklamalar doğal olarak kamu kurumlarına olan güveni de sarsıyor. Yıllarca halkın her türlü yardımı yaptığı Kızılay’ın şirketleşme sürecinden de bu sayede herkesin haberi oldu. Yaşanan depremin ardından sığınacak çadır arayan mağdurlar için Kızılay’ın elindeki çadırları derneklere sattığını da bu depremde öğrenmiş olduk. Ama olsun çok pahalıya değil, pazarlık edilmiş ve uygun fiyata satılmış. 

Büyük bir felaketle bir kez daha tecrübe ettik ki toplumların yas duyguları farklılık gösteriyor ve zamana göre şekilleniyor. Bazı toplumlar yaşadıkları bir afet karşısında bir daha yaşanmaması için tüm sonuçları ve sorumluluğu bulunanları değerlendirip yapılması gerekenlere odaklanır. Bu durum aslında olması gereken bir durumdur çünkü insan öğrenen bir varlıktır. Bazı toplumlar ise yaşanan afetin sonuçlarını görmezden gelmek için elinden geleni yapar. Yıllarca birikmiş olan yanlışları sorgulamak, yaşanan sistemi sorgulamak yerine bireysel sorumlulara yönelerek sistemin sorgulanmasını perdeler. Afetlerle birlikte ortaya çıkan olumlu durumlara odaklanarak yıkımın büyüklüğünü hafifletmeye çalışır.

Yıllarca yapılan yapıların neden bu kadar dayanıksız olduğunu, bunlara neden olan sistemdeki aksaklıları, sorumluları sorgulamak yerine enkazdan günler sonra çıkarılan insanlara “mucize” diyerek algı çalışması yapılır. Oysa o insanın o enkazın altında kalması toplumsal bir suç ve ayıptır. Çıkarılması “mucize” değildir. Çünkü bir yapının yapımında emeği geçen herkes o toplumun insanıdır. İzin vereninden inşaatında çalışanına herkes sorumludur. Sadece suçlu olarak müteahhitleri göstermek tam olarak cambazlıktır.

Biz toplum olarak “kol kırılır yen içinde kalır” sözünde belirtildiği üzere konuşmadan, tartışmadan ve görmeden yolumuza koyulan yapıdayız. Binlerce yıkılmış binanın daha içinden canlı veya cansız insanlar çıkarılmadan, binaların enkazı temizlenmeden bölgenin vekilleri masanın üzerinde nerelere yeni binaların yapılacağını konuşurken masanın altında ellerini ovuşturmaya başladıkları görüntüler yine sosyal medyada yayınlandı. Yaşanan yaşandı önümüze bakalım tarzındaki bu yaklaşımlar sonradan yaşanan yeni afetlere de zemin hazırlamaktadır. Kaç konut ihtiyacı olduğu belirlenmeden, fay hatları tespit edilmeden, arazinin kayaç yapısı incelenmeden, hangi tarzda ve yapıda deprem konutlarının yapılacağı düşünülmeden bir an evvel “inşaata kazma vurulması” tam olarak gelişmemiş ülkelerin takındığı bir tavırdır. Seçime bu kadar yakın bir dönemde yaşanan bu hızlı inşaat projesi de mukayese gücü olmayan toplumların maalesef kaderidir.

Yapılan propaganda yöntemlerinin de en önünde “yaralar sarılıyor” söylemi duruyor. Peki ya sarılamayan yaralar hiç sarılamayacak olan yaralar ne olacak? Günlerce müdahale edilmeyen enkazlarda soğuktan donarak vefat eden kişilerin yakınlarının yaraları nasıl sarılacak? Kendi ülkesinin yardımı organize olamadığı gibi dış ülkelerden kurtarma ekiplerinin gelmesine rağmen havaalanlarında bekletilmesi sonucu hayata gözlerini kapayan insanların yakınlarının yaralarını kim saracak? İspanyol arama kurtarma ekibinin deprem bölgesinden ayrılırken “Türkiye enkazlara iş makineleriyle girmeye, enkaz kaldırma çalışmalarına başladı, bu durum enkaz altındaki halen canlı olan bir çok kişinin vefatı ile sonuçlanabilir” sözü ile özetlediği basiretsizliğin yaralarını kim saracak? … 

Türkiye’de algı makinası çalışıyor ve sarılan yaralar gösterilerek sarılamayan binlerce yara kapatılmış oluyor.   

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • ispanyol
    ispanyol
    19.03.2023 17:03

    aman haa ses çıkarmayın itiraz etmeyin yoksa kulğınızdan tutar yardıma yapmaya götürürler

  • ulubatlı
    ulubatlı
    19.03.2023 14:34

    mucize yorumun çok ilginç ve gerçekçi