Dünyada Değişim Yaşanırken

  • 19.05.2023 14:28
  • (1)

 

Dünya genelinde uzun süredir popülist sağ seçmene hitap eden ve otoriterliğin farklı evrelerinde yönetilen politik bir ortam içindeyiz. Aynı zamanda son yıllar, bahsi geçen politik iktidarların ülkelerine yaşattığı ekonomik refah ve demokratikleşme problemleri ile birlikte iktidarlarını kaybetmeye başladığı dönemleri içine alıyor. Şili, Arjantin ve Brezilya’nın ekonomik seyirleri ile yönetim şekilleri bu açılardan Türkiye ile paralellik göstermektedir.

Türkiye ilk turu önemli bir çekişme ile biten seçimlerin 2.turuna hazırlanmaya başladı. İktidar ittifakı ve muhalefet ittifakı seçimleri önde bitirebilmek için ellerinden geleni yapmakta. Çünkü bu seçim ülkenin kaderini önemli oranda şekillendirecek bir seçim. Sadece Türkiye için değil aynı zamanda benzer politikalar üreten bir çok ülke içinde önemli sonuçları olacak bir seçim. Belki de cumhuriyet tarihinin görmediği seçim vaatlerini bu toplum ülkeyi yönetmeye aday siyasi partilerden görüyor.

İktidar partisi uzun yıllardır tahkim ettiği gücü elinde bulundurarak vaatlerle değil uygulamalarla karşımıza çıkarken muhalefet partisi vaatlerde bulunuyor. Her iki durum da paramparça olan ülke ekonomisinin kaldırabileceği yükler olmamakla birlikte toplum kendi çıkarı için bu dönemden alabileceği en büyük payı almaya çalışılıyor. Oysa seçmene verilenler sadece seçim için göz alıcı olması beklenen tavizler. Oysa seçimden sonra çok daha ağır bedellerini yine seçmen ödeyecek.

Gerek bütçeye getirdiği yük gerekse piyasaya sürdüğü ilave Türk Lirası ile piyasa dengelerini fazlasıyla bozan bu uygulamaların etkileri şimdilik halının altına süpürülmekte. Oysa son yıllarda oluşan ve ülke insanın fakirleşmesinde en büyük payı olan enflasyonun dikkate alınmadığı görülüyor.

Son 10 yılda genel olarak ve özellikle 2018 yılından itibaren Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal refah krizi giderek derinleşti. Sert fiyat hareketleri bunu bazı dönemlerde belli etti. Enflasyon ve ani kur artışları da bunun örnekleri oldu. Bu seçimlere de yaklaşık %5  büyüme ve %50 enflasyon ortalaması ile girildi. Dünyanın bir çok yerinde yapılan araştırmalar büyüme ile seçmen tercihleri doğru orantılı iken enflasyon ile ters orantılı olduğu gözlemlenmiş. Ancak Türkiye’de yapılan seçimlerin ilk tur sonuçları bu durumu yansıtmadı.

Toplumsal refleksler açısından bu araştırmaları Türkiye’den beklemek doğru yaklaşım olmaz ancak burada yaşanan çelişkinin de ileri yıllarda bilimsel araştırmalara çalışma sahası ve veri kaynağı olacağını muhakkak.

Dünyanın genelinde otoriter eğilimleri olan ülkelerde olduğu gibi toplumun haber alma kaynaklarının aynı merkezden yönetildiği, hukuk devletinin yerini üstünlerin hukukuna bıraktığı, toplumsal algının duyarsız hale getirildiği ülkelerde elbette ve tabii olarak seçmen davranışlarının rasyonel olması beklenemez.

Ancak insanları diğer varlıklardan ayıran akıl ve vicdan dengesinin muhakeme gücünün Türkiye toplumunda bu kadar zayıfladığı bir dönem kendi tarihinde olmasa gerek. Milli egemenlik ve bağımsızlığın ekonomik güç ile birleşmesi gerektiğini ve bunun gelişmiş toplumlarda olmazsa olmaz bir durum olduğunu vurgulayan Atatürk’ün sözü ile bitirelim;

 “Ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, medeniyete, kalkınma ve mutluluğa ulaşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Numan
    Numan
    20.05.2023 14:55

    Gerçekten katılmamak elde değil Sayın Akbaş