ÖPEYİM GEÇSİN..

  • 13.12.2022 16:20

 

Annemin anlattığı masallarda mı vardı. Dede Korkut  masallarında mıdır kaynağı, bilmiyorum ama masaldaki karakterlerin bir gizemi çözmek için uyumadan beklemeleri gerektiği zaman kullandıkları bir yöntemmiş bu. Yaraya tuz basmak.

Parmaklarını bir parça keser, beklerken dalmamak için üzerine tuz basarlardı.

Birde askerde anlatmıştı bir komutanımız annen bağrına taş basmasın diye asker nöbette elini keser uyumamak için tuza basarmış.

Eti tuzlarlar.

Deriyi tuzlarlar. Esasen acıyı hisseden kalpdir ama korunan bozulmayan etdir. Deridir.

Tuz basan için değil de basılan için şifadır.

Bazen de acıyı alır. Zeytini tuzlarsınız belli bir zaman sonra acı zeytin lokum olur.

Geçmişe dair, size acı veren şeyleri hatırlatacak bir şeylerin veya bazı kimselerin her daim zırt bırt  hayatınızda bulunmaları ile gerçekleşen durumdur esasında.

Benim elime de yapılmıştır bir kaç kere hatırlarım. Babam mikropları öldürecektir falan diye de kandırıyordu beni, ben de kanıyordum haliyle. Elim kanamıştı. Düşmüştüm.

Tuzlu diye yarama küçük tuvaletimi yaptırmıştı. Kanama durmuş ama canım çok yanmıştı.

Yaraya tuz basmak en sevdiğim deyimdir esasında. Çok güzel bir psikolog ilacıdır.

Bugün belediyenin önünde betona oturmuş sigara içen küçük çocuğa yaklaştım.

‘’Oturabilir miyim?’’ dediğimde ‘’tabi’’ dediğinde ‘’nerelisin?’’ dediğimde.

‘’Yaralar ülkesi Iraklı’yım.’’ deyince biraz durdum.

‘’Bekle geliyorum’’ dedim.

2 çay alıp geldim.

Okula gidiyormuş ama çok dertli sigara içiyordu.

Babasını Irak’ta kaybetmiş. Mezarını bile bulamamışlar. Annesini, ablasının sonunu dahi bilmiyor. En son Amerikan askerleri götürdüğünü hatırlıyormuş abisi.7 senedir Türkiye’delermiş.

Dedesi , nenesi , abisi ve ablası ile Düzce’ye gelmiş.

 Ahmet neler anlattı neler.

‘’Bu kadar yara ile nasıl baş ediyorsun?’’ dedim.

‘’Bizde yaraya tütün basılır.’’  deyince.

Ben bizde de ‘yaraya tuz basılır’’ dedim.

 ‘’Yara o kadar çok ki , hangi birine tuz basayım?’’ deyince ‘’Ver bir sigara tütün basalım.’’ dedim.

Abi biz ne yarayız, nede acı. Bir çocuk olarak Dünya’nın kanayan yarasında tuz olup kanla karışık eriyip gidiyoruz.

Aklıma Atılla İlhan’ın Yaraya Tuz Basmak romanı geldi.

Piyade Üsteğmen Demir Çukurcalı’nın Kore savaşı ve sonrasını anlattığı şu cümleler aklıma geliyor."Harbediyorum, başkasının harbi. İhtilal yapıyorum, başkasının yararına. Kendi yarama tuz basayım derken başkasının yarasına tuz oluyorum...

Yıllar sonra anlayacaktım ki yaraya tuz değil tütün basılırmış.

Bizde Tuz gölü var. 

Amerika’da tütün.. Eskiden Düzce’de de tütün ekilirmiş. Düzce tütünü meşhurmuş.

Bütün mesele burada başlıyormuş.

Kanattığı coğrafyalarda yaraya tütün basıyormuş.

Kalkarken dedi ki ‘’Saddam olsaydı da her gün tuz yalasaydık.’’

‘’En azından susadıkça su içer yangınımız dinerdi..’’

Şimdi sularda yanıyoruz..Su tuzlu içemiyoruz.

Egede boğulan abisini anlatırken gözünden iki damla tuzlu yaş geldi.Hissettim.

Ahmet’e dedim ki bir yerimizi düşüp vurunca acıyınca annem derdi ki’’gel öpeyim geçsin’’ en büyük şifa buymuş esasen.

Ben beşikte iken annemi götürmüşler.

Annenin öpmesi nasıl bir ilaç bilmiyorum ki?

Biz yine tütün yakalım geçer. Hem de Amerikan tütünü.

Ağlamamak için arkama bakmadan kaçtım..

Acıların çocuğu Ahmet’ten..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.