- 19.03.2023 12:47
Samimiyet nedir?’ Bu soruyu sormak nereden çıktı dersen: söyleneni anlamadığım yerden.
Samimi değilsin derken maddenin üç halinden bahseder gibi katı,sıvı,gaz hali gibi
İnsanında galiba iki halinden biridir.
Düşün karşında biri ‘samimiyetini yitirdin’ diyor birine. Kastettiği bir anlam var ve onun canını yakıyor. Ama anlamıyorsun ne demek istiyor. Onun anlam dünyasında ne oldu, anlamıyorsun. Bir şeyler yaşandı, bir sonuçlara vardı. Ama herkeste olanın anlamı başka oldu.
“Çoğu insana ve hayvana göre samimiyet insanın kendisine davranış biçimidir. Kendi içsel yolculuğunda hakikati örtmeye çalışmadan, egosunun arkasına sığınmadan, duygu ve düşünce akışı içerisinde kişiyi birliğe ve bütünlüğe, yani sonuca götürecek olan merdivenin ilk basamaklarından birisidir samimiyet.”
“Öncelikle iyi niyet. Diğerleri neyse ondan sonra gelir.”
Taner Özdeş bir yazısında şöyle yazmış.
İnsanlar doğdukları günden öldükleri güne kadar iki şeyi elde etmek için mücadele verirler: Sevilmek ve onaylanmak. Bu iki duyguya sahip olmak için insanlar bir çok yanlış yaparlar. Hiç bir şey bir insan ile samimi olmanızı garantilemez. Diğer yandan, samimi ilişkiler kurmadan mutlu yaşamamız oldukça zordur. Samimiyet duygusal bir ihtiyaçtır. Ortak ilgi alanları bile insanın ömür boyu arkadaşı ile samimi olmasını garantilemez.
İlgi alanlarımız, hobilerimiz, yaşadığımız yer, işimiz, eşimiz hepsi değişken şeyler. Bu da doğal olarak ilişkilerimizi etkiliyor. İnsanların ortak amacı ve dinamik ilişkisi olmadığı noktada, ilişkiler bir süre sonra gevşiyor, azalıyor ve bitiyor. Bu en yakın çocukluk arkadaşımız, lise arkadaşımız, hatta yakın kuzeniniz için bile geçerli. Ben şahsen bu deneyimi hayatımda yaşıyorum ve düşündükçe, yapabileceğim çok fazla bir şeyin olmadığını görüyorum.
Hayat seçimlerden oluşuyor ve ben bugünkü seçimlerimden galiba yorgunum.
Bazen siyasi iktidarı beğenseler dahi yeter 20 yıl başkaları gelsin der gibi.Ama kim gelsin dediğiniz de bilmiyorum fark etmez dediğinizde o zaman zaman duruyor.
Biz üç kişiydik. Ben, keyfim ve kahyası deyip geçip gitmek geliyor insanın içinden.
Yirmi, otuz, kırk senelik evlilikler bir gecede nasıl da bitiyor, çiftler birlikte geçirdikleri zamanları yok sayarak boşanıyorlar. Hatta birbirlerini acımasızca mahkemeye veriyorlar. “Neden? ” .
Kardeşlerim avukat.
Onlara sordum müvekkillerinizi mahkemede boşuyorsunuz. Ne görüyorsunuz.?
Kardeşim dedi ki ’’boynu bükük çocuklar ve geriye dönülmeyen pişmanlıklar’’ başkada çok bir şey yok. Çünkü insanlar da fark yok..
Ceketimi alıp sessiz sedasız çıkmak istiyorum işin içerisinden. Kendimden kaçmak hatta kendime sığınmak isteğim var.
Samimiyetimiz sevgi, istek ve ilgi fakirliğimizdendi. Arzu, istek, hayal ve sevgide köşeyi döndükten sonra samimiyetimiz tartışılır hale geldi.
Esasen samimiyeti tartışmaya gerek görmeyip veda ediyoruz.
Neye mi?
Hayatın geçeklerine..
Yorum Yap