Siyasette gemiyi en son fareler terk eder. 

  • 19.10.2021 13:06

Çünkü siyasette gemiye ilk öncede fareler ve kunduzlar biner. En son fareler terk eder. Kunduzlar ise kendilerine yeni limanlar adalar inşa ederler.

Geçen günlerde kunduzların doğaya en fazla şekil veren hayvanlar olduklarını anlatan nehirlere barajlar kurarak yuva kurmalarını anlatan bir belgesel izleyince bu yazının başlangıcı oldu.

Hepimiz bir gemideyiz. Bazıları da filikalarda kendine yer ayırtmış. Hatta üzerine ismini yazdırmış. Başkası binerse diye...

Dert Sende Deva Bende, Gelecek Gelmekte Olan, Her Şey İyi Olacak, Zafer yolu yokuştur kafaları tokuştur isimler güzel. Ağızlar ağzına kadar dolu.

 Biz Türkiye gemisindeyiz. Canımız, göz bebeğimiz , bir tanemiz ,aşkımız ve her şeyimiz Türkiye.

Son zamanlar da gemide olan herkesin bildiği, tekrarladığı iki kelime var. ’’ Aman sus.’’ Seni de suçlu ilan ederler. Ses çıkarırsam, neme lazım birisi çıkar karşıma, ya da şöyle olur, ya da böyle olur, ya işlerim bozulur, ya makamımdan olurum, ya da beni sürerler düzenim bozulur gibi hesaplar yapılıyor. Öyle olmayacak. Hakk’ı tutacağız, Allah’a tevekkül edeceğiz. Allah her zaman doğrunun yardımcısıdır. 

İmtihan için biraz sıkıntı gelir gibi olur çalışır gayret eder kendimizi düzeltir isek Allah’ımız bizi bağışlar affeder. Biz Allah’a karşı gelen işler yapıyor,  yapılmasına müsaade ediyor isek belamızı bulmamız yakındır.

Bir sohbetinde Prof Dr.Es’ad Çoşan söyle diyor.

"Doğruluğa, dürüstlüğe esiriz. Doğruluğun mahkumuyuz, hepimiz dosdoğru olmak zorundayız. Başka türlü yapamayız. Hocam birazcık müsaade et, şu zincirleri gevşet, kıvırttırayım. Öyle bir şey yok. Kıvırttırmak yok. Dosdoğru olacak. Yani hepimiz Hakk’a uymaya mecburuz. Hakk’a uymama serbestliğine sahip değiliz. Hakk’a uymama hürriyetine sahip değiliz. Hür değiliz, bağımlıyız. Köleyiz, neye köleyiz? Hakikate köleyiz. Hakikatin, gerçeğin kulu kölesiyiz. Onu söyleyeceğiz. Söylemediğimizden bozuluyor ortalık. Hakk’ı söylemediğimizden, batılın karşısına çıkmadığımızdan, en az edepsizler kadar edepliler aktif olmadığından memleket bozuluyor. Nizam bozuluyor, huzur bozuluyor, asayiş bozuluyor, haksızlıklar, arsızlıklar, zulümler, edepsizlikler alıp gidiyor. Halbuki biz kalabalığız, yani Hakk’ı seven tutan insanlar ekseriyetteyiz. Aldatıyorlar, parçalıyorlar, bölüyorlar, göz boyuyorlar, şey yapıyorlar. Hakk’ı alavere dalavere ile alt ediyorlar yine.

Yola çıktıklarını yolda buldukları ile değişenler; önce yolunu kaybeder sonra dostunu kaybeder. Yolculuk zevkli ve verimli bir hale gelmişse çevresini yağdanlık şeklinde, riyakar, menfaat grupları sarar.

 Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak; çevresinde sanal bir dünya oluşur, fanus şeklindeki bu dünyada sadece menfaat gruplarının süzgecinden geçen bilgiler yolcuya iletilir.

Yeni yol arkadaşları, kişinin zor duruma düşeceğini anladığı anda veya menfaatinin sona erdiğini anladığı an onu terk eder.

Dün yerel bir medya’da Düzceli bir sivil iş insanları eski başkanı ve kanaat önderi bir beyefendi Cumhurbaşkanı halktan koptu diyerek kanaatini belirtmiş. Cumhurbaşkanı halktan kopmadı. Koparıldı.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı tek başına %50 oy alıyor. Ama eskiden Millet vekili aday adayı olduğu parti maalesef  30-40 alıyor. Allah geçinden versin Recep Tayyip Erdoğan’a hak baki olsa AKP %10 oyu zor alır. İlk seçimler de ana muhalefet bile olamaz. AKP halktan koptu. Hatta halk ile şu an savaş halinde. Bunun örneklerini yüzlerce yazabilirim. Ama konumuz bu değil.  

Batan gemiyi önce fareler fark eder, geminin batmasını da bir türlü hazmedemez. Çünkü ekmek elden su gölden güneşli hava ,müzik, kızlar, dans bedavadan yaşayıp gidiyordu. Filikalara gemi batacak gibi olursa su, yiyecek, giyecek stokluyordu . O yüzden batan gemiyi önce fareler terk eder. Fakat siyasette zaman bellidir. Seçim oluyor deseniz 6 ayınız var gemiyi terk etmeye. Filikayı o kadar dolduruyorlar ki filikanın yüzmesine Allah müsaade etmiyor. Etmeyecek. Denizin ortasında karaya çıkacak kadar gücü olmadığından ve yanındakilerden dolayı muhtemelen ilk boğulan o fareler olurlar. Geminin batmadığını fark ederlerse önce fareler çark keder.

Pandeminin başında maske üreten bir beyefendi bu şekilde 1 ay daha gitse Düzce’ye helikopterle gelir giderim demiş ama şimdi telefonuna ulaşılamıyormuş.

Bu arada dualı analar, bacılar, dava adamları, önde giden atlılar çoktan beyaz atlarına binip binip gitmişlerdir.

Batan gemide en güvenli yer gemi batana kadar geminin üzeridir. Gemideki yolcular, gemi batacak diye filika sahipleri ellerinde silahlar filikalarını denize indirmeye çalışırken geri kalanlar filikası olmayanlar gemiyi parçalayarak herkes kendisine küçük tekneler yapmaya başladığında geminin batışı hızlanır. Gemi batmadan önce kendisine küçük teknecikler yapanların, muhtemelen küçük teknelerin denizdeki büyük dalgalara dayanmayacak, kendini atacak bir gemi bulamayacak veya karaya çıkacak güçleri olmayacak sonu gelecek ve kendilerine dahi deva olamayarak denizde boğulmak telef olacaklardır.

Batan gemiyi en son kaptanlar ve geminin gerçek sahipleri terk eder.

Geminin gerçek sahipleri sürüne sürüne de olsanız,, etleriniz lime limede edilse, ocu ,bucu şucu fetöcü olarak yaftalanmış dahi olsanız, kapılarda barikatlar da kursanız siz dönmezseniz bu geminin tuvaletlerini para verilerek temizleyenler bile işlerini iyi yapmıyorlar yapmış gibi görünüyorlar görev size düştü yoksa bu gemi limana varamayacak.

Göreve dönme ve yönetime el koyma vaktidir. Allah’ını seven geri dönsün. Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç diyerek kafa çekenler geri dönmeden. Milleti bunlara mecbur etmeden ,mahkum etmeden. Kendinize gelin.

Gerçek insan; yola birlikte çıktıklarını yolda buldukları ile değişmeyen, yolculuk esnasında geminin batma tehlikesi olduğunda gemiyi terk etmeyen, gemiyi parçalayıp küçük kayıklar yapmaya kalkışmayanlardır. 

Hazret-i Ömer’e, geceleri ibâdet hâlinde gündüzleri oruçlu bir şahıstan bahsedip hayli övdüklerinde o, söylenenlere aldırmayıp şöyle dedi:

“Siz bana bahsettiğiniz kişinin;

Ticareti, Komşuluğu, Yol arkadaşlığı nasıl, onu söyleyin!”

Hazret-i Ömer’in dikkat çektiği bu üç husus, insan nefsinin darlandığı anda azgın bir canavar gibi şahlandığı üç aynadır. Nasıl ki sâkin görünen bir kedi dar bir köşeye sıkıştırıldığında içindeki bütün hırçınlığı ortaya dökerse; insan da; ticaret, komşuluk ve arkadaşlıkta dar anlarda iç yapısı neyse onu ortaya koyar. 

Denilebilir ki, insan ömrü bilhassa bu üç hususla imtihan ile geçmektedir.

 Fareler ve kendisinden başkasını düşünmeyen insanların, batan gemiye geri dönüp bakmaz bile, batan gemi ve gemideki canlı ve cansız varlıkların onun için bir anlamı ve değeri yok, onun tek amacı kendi çıkar ve menfaatleridir.

Şimdilerde fareler ve kunduzlar bağırmaya başladı.

Sizi tutan yok güle güle ama daha işiniz bitmedi. Aksırıncaya kadar tıksırıncaya kadar milleti tiksindirinceye kadar kalacaksınız. 

Biliyoruz.

Gerekirse bu gemiden ümidi kesmedik ama gerekirse batırır tekrar daha iyisini daha yenisini inşa edebiliriz. Ama zaman kötü ve bu gemide sadece bir kişi kalmış olsa dahi gemi biziz gemi bizim.

O zaman yeniden, yenilmeyen bir iradeyle BİSMİLLAH…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (www.duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.