- 5.05.2022 12:54
1) Doğru şekilde.
2) Yanlış şekilde.
3) Birilerinin istediği şekilde.
Bunlardan en kolayı birilerinin istediği şekilde yürümesidir. Herkes hakkını almaz. Bazıları payını alır ve işler tıkır tıkır yürür.
Bu birileri şimdi ortamı biraz bulanık ortam görünce kurt görünüp tilki gibi arkadan iş çevirmeye başladılar. Sığındıkları iki şey var. Yalan ve iftira. Hem de ne yalan.
Adamın biri bir meclis ortamında Ramazan Ramazan "Kurban" konusunu anlatıyormuş:
"Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Ya rabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua tutmuş; Davut, kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş..."
Dinleyenlerden biri dayanamamış:
"Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç olacaktı!"
O kadar yazacak mevzu var ki haya eder olduk. Fakat bu birileri o kadar yüzsüzleşti ki artık hayasızca saldırıyorlar.
Olan sadece millete olur. Vatandaş hiçbir şey hissetmez ve birileri arka planda bütün tavuğu yerken vatandaşa sadece 2 kanat düşer. Ve derler ki ‘’en lezzetli yeri burası’’.
Düzce’nin işleri geçmişte iş başında olup bugünler de kurt postu giymişler ile ikinci imam nikahını kıymaya çalışanlar tekrar sahneye çıkmaya çalışanlara ben bir hikaye anlatayım.
Çook eğlenceli ve bir o kadar da düşündüren, sorgulatan bir hikaye vardır. İki bana, bir sana”
Ayı evine giderken üç tane mantar bulur. Ayının ev arkadaşı gelincik bunları temizler, baharatlar ekler, pişirir ve masaya otururlar. Buraya kadar her şey gayet hoş. Sorun servis aşamasında çıkar zaten. Üç mantar ve iki kişi. Ayı başlar paylaştırmaya. Bir kendine, bir gelinciğe.. Bir tane daha kendine. Niye mi? Çünkü o daha büyük, mantarları o buldu, o getirdi, tarif onun,.. gibi gibi. Gelincik de farklı gerekçelerle ikinci mantarı kendisinin hak ettiğine söyler.
Çünkü o daha küçük, temizlemekten pişirmeye bütün işi o yaptı, mantar da en sevdiği şey. Bundan sonraki aşama ise tam bir karmaşa. Sesler yükselir. Kişisel özelliklere saldırılar eklenir. Son söz Gelincik’ten gelir.
“Artık benim arkadaşım değilsin o zaman.”
Oldukça sarsıcı değil mi? Ama o anda öyle birşey olur ki tüm sözler tamamen yersiz kalır. Ağacın arkasına saklanan tilki paylaşılamayan mantarı aldığı gibi ağzına atar Bizimkiler şok. Ama bu haksızlık! Neyse ki çabuk atlatırlar bu olayı ve afiyetle yerler mantarlarını.
Oooo oda ne? Sırada tatlı bile var. Hem de orman çilekleri. Ve de yine üç tane. Bundan sonra ne olur dersiniz? Hikaye başa sarar mı? Ya da tilki hala ağacın arkadasın da bekliyor mu?
Yapılan doğru bir şeyi anlatayım.
O ağaç vardı ya tilkinin arkasına saklandığı o ağacı balta ile kestiler. Tilki bağırıyor ‘’ben kurtum ben tilki değilim esasen melezim babam kurt annem tilki’’ . Ama ben sizdenim kurdum diye..
Fakat kurdun yeri ulu çınarın altıdır. Sen ne geziyorsun bu ipsiz sapsız yerlerde deyince yuva arıyorum diyormuş.
Şimdi moda başka. Bir filimde izlemiştim. Bu repliği.
Düzce’de birileri “Burada işler 3 şekilde yürür: Doğru şekilde, yanlış şekilde ve benim istediğim şekilde. “demeye başlayınca ya nasıl olur.
Bu sefer ondan kötüsü olmaz. Ama adam doğru yapıyor. Elinde makas kesiyor bütün ipleri. Olsun bizim fikrimizi almıyor. Bizi tutan ipi niye kesiyor zaten incecik bir İP’e sarılmışız. Ya da sarılacağız.
Tekrar barışalım. Bal tutan parmağını yalasın. Veya birazda bizim kovana bal dolu çerçeve koyun yoksa bu kış çok çetin geçti.
‘’O2’’ radyoda da Selda Bağcan döktürüyor.
Zilleri taktı çıkı çıkı yaptı
Aklını taktı taktı ne yaptı?
Zilleri taktı çıkı çıkı yaptı
Aklını taktı taktı ne yaptı?
Şeffaf bir maske taktı
Deli mi ne?
Bir oynadı, bir oynadı
Oynamaya doymadı
Şeffaf bir maske taktı
Deli mi ne?
Bir oynadı, bir oynadı
Oynamaya doymadı
Ne yapsın işte böyle
Oyna demiş birileri
Bir ileri iki geri
Birilerinin elinde ipleri
Yorum Yap