Sıkıntıyla kıvranmıyor musunuz?

Yanlışlarınız uyandırmıyor mu sizi uykularınızdan?

Doğrularınız yok mu hiç?

Ben buyum bu yol benim,

Siz busunuz bu yolda sizin.

Ben bildiğim yolda sizde bildiğiniz yolda yürüyün demiyor musunuz?

Tavrınız, duruşunuz bir kimliğiniz yok mu?

Düşünceleriniz başkalarının düşünceleriyle çarpışmıyor mu hiç?

Yoksa susup size ters olanları dinliyor musunuz öyle?

Cesaretiniz bir alev gibi püskürmeye yetmiyor mu?

Sözleriniz ucu sivri bir ok gibi rakibinizi öldürmüyor mu?

Neye aldanıp kimle yürüyorsunuz?

Hangi yola neyle gidiyorsunuz?

Durup düşünüp soruyor musunuz?

Bu hayatı nasıl yaşıyorum, nasıl yaşatıyorum?

Sahi nasıl yaşıyorsunuz bu hayatı?

Nasıl yaşıyorsunuz şu meçhul hayatınızı?

Hep karanlık mı siyah geceler gibi?

Yoksa bir ışık sızıntısı var mı?

Umutlarınız neşelerinizle iş birliği yapıyor mu?

Duygularınız bu ışığın kaynağı oluyor mu?

Mutluluklarınız tebbesümlerinizle bir mi?

Yoksa nefretleriniz kininizle mi?

Üzüntülerle mi sarmalanıyor teniniz?

Sessizlikle mi dövüşüyorsunuz?

Sizde mi içinize mi atıyorsunuz?

Söyleyemediklerinizle mi kalıyorsunuz?

Sessizlik bir girdap gibi içine mi çekiyor sizi?

Dik duramayışınız, bir söz söyleyemeyişiniz, duygulara yenilmeniz neden?

Mücadele edemeyişiniz, duymak istemediğiniz halde duymanız neden?

Sizde gücünüzü susuşlarınızdan mı alıyorsunuz?

Sustukça mı güçleniyorsunuz?

Sessizlikle mi büyüyorsunuz?

Yoksa sessizlikle mi ölüyorsunuz?...