Bu yazımı çok sakin ve kafamda başka düşünceler olmadan rahatça yazıyorum. Bir basın mensubu gözü ile değil hemde bir vatandaş olarak yazıyorum.

Biliyorsunuz değerli ağabeylerim, ablalarım, yaşıtlarım ve kardeşlerim. Düzce’de bir sel felaketi yaşandı. Binlerce metrekarelik tarım arazisi sular altında kaldı. Bir kardeşimiz işiniz yaparken hayatını kaybetti ki bana göre şehit oldu (Umarım herkes şehit olarak kabul ederek ve unvan kendisine verilir), otel inşaatı yıkıldı en önemlisi Düzce’ye su verecek ana regülatör sel sularına kapılarak zarar gördü.

Hemen yıkımın ardından Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü ve ekibi çalışmaya başladılar. Düzce’ye su verilmesi lazımdı. Kolları sıvadılar. Özlü başkan bir yandan, birim müdürleri bir yandan, işçiler bir yandan gecesini, gündüzüne katıp çalıştılar. Hakları yenir mi? Hakları ödenir mi? Ödenmez. Zaten bu aşamada hak yiyen b.k yesin.

Mükemmel bir çalışma örneğini gördük. Gerçekten bütün herkes işinin hakkını verdi.

Ama dedim ya bu aşamada ben vatandaş Tezcan olarak devreye girmek istedim.

Bu sel felaketi olduğu için, önüne geçmek zor olduğu için ve yapılan regülatör çok eski dönemde yapıldığı için ben vatandaş Tezcan olarak Düzce Belediyesi’nden 10 gün boyunca su beklemedim. O durumu bir şekilde halletmek için planlarımı yapmaya başlamıştım.

Ama….

Ama Düzce Belediyesi’nden bir açıklama geldi. 24 saat içinde sularınızı vereceğiz denildi. Tabi teknolojik imkanlar falan derken sanırım hallettiler dedim ve susuz geçmesini planladığım en az 10 gün için planlarımı bir kenara atarak su beklemeye başladım.

E vatandaş Tezcan su bekledi ama sular gelmedi. Bir ara geldi yine gitti. Basınç az dediler. Sabırla bekledim. Ben bekledim, kalıcı konutlarda oturanlar bekledi. Bekledik babam bekledik. Gelmedi. 8 gün geçti gelmedi. Ama başta da dediğim gibi 10 gün ben hiç beklemedim ya tahminin doğru çıktı 9. Günde en azından benim sularım sağlıkla gelmeye başladı.

Bu aşamada tekrar vurgulamak isterim ne Başkan Faruk Özlü ne müdürler nede işçiler hiç birinin hakkı yenmez. Hak yiyen b.k yesin.

Ama ben bu işlerden anlamayan cahil birisi olarak Düzce Belediyesi’nden 24 saat içinde su vereceğiz açıklaması yerine ‘Bizim çalışmalarımız hızla sürüyor. En kısa sürede çalışmalarımızı bitirip Düzcelileri susuz günlerden kurtaracağız” denmesiydi. Yani zaman verilmeden ama hızla çalışarak beklenenden erken bir tarihte suların çeşmeden akmasıydı.

Zamansız bir açıklamayla birlikte çalışanların ve Faruk Özlü’nün bütün emekleri bir anda boşa gitti. İnsanlar ve ben vatandaş Tezcan gece-gündüz çalışmalarını unuttum ve sözünüzü tutun demeye başladım. Çünkü umut fakirin ekmeği ya umut etmeye başladık. Ha su geldi ha gelecek derken geçti 9 gün.

Emekler bir anda kenara itildi. Yazık oldu.

Ben şuna hep inanırım. Deprem, sel, çığ, yoğun kar yada gereğinden fazla hava sıcaklığında doğacak doğal hasarlar sonrası kesin tarih verilmemesi gerekir. İnsanları beklentiye sokmama ve tepki toplamamak gerekir.

Aynı hayatı millet bahçesi açılışı içinde yapmışlardı. Sonra araya yağmur girdi açamadık dediler. Kesin tarih verilmemesi gerektiğini öğrenmemişler.

Düzce Belediyesi bu aşamada dediğim gibi çalışmaları bir yandan yürütürken bir yandan mahallelere ihtiyaç suyu takviyesi yapabilirdi. Günde 3 kez her mahalleye ilçe belediyelerinden destek alarak su takviyesi yapsaydı ve insanlar bir şekilde ihtiyaçlarını giderseydi onlarda çalışmalarını yaparlardı. Zaten içme suyu problemi marketten, bakkaldan çözülürdü.

Neyse olan oldu, giden gitti. Ama arkada Düzce Belediyesi’ne 1 ton tepki kaldı. Umarım bundan sonra aynı hataya düşmeden insanları beklentiye sokmadan işler çabucak yoluna konulur.

Kalın sağlıcakla!!!